10 Ekim 2008 Cuma

Hep yazmak isteyip 40 yılda 1 yazmak

Biliyor musunuz? Başka bir ülkede yaşamaya başlayınca insan, nedense her farklı gördüğü şeyi anlatmak istiyor. "Keşke yanımda sevgili arkadaşım ... ya da ailemden ... olsa" diyor. Sonra aklınıza farklı fikirler, düşünceler de geliyor; yaşadığınız ülke ile kendi ülkenizi karşılaştırdıkça. Onları da paylaşmak istiyorsunuz.

Eğer bu farklı ülkeye gelmeden hemen önce internet günlüğü yazmaya başladıysanız, bunların hepsi kafanızda "blog postları" biçiminde şekilleniyor. O an imkanınız olsa, hemen klavyeye sarılıp (artık kağıt-kaleme sarılmıyoruz) şahane bir ileti göndereceksiniz dünyaya. Ama işin kötüsü bu düşünme zamanları genelde dışarıdayken, otobüsteyken vs. oluyor. Sonra işe varıyorsunuz, iş var yapacak (olmasa da ofiste açıp blog yazmak biraz garip kaçabilir :) ). Eve varıyorsunuz, yorgunsunuz, bir de ev işleri vs. (burda bulaşık makinem ve haftalıkçı Havva Abla'm olmadığını söylemiş miydim? :) ) var.

Yani, ciddi söylüyorum, yazmayı düşündüğüm her şeyi yazsam, burdakinin en az 20-30 katı içerikle doldururum burayı! Özellikle geçtiğimiz kısa Türkiye ziyaretimde ailemden birçok kişinin ara sıra yazdığım bu sanal alanımı takip ettiğini öğrendikten sonra, inanın bana her şeyi blog yazısı olarak düşünüyorum (İngilizcesi: I'm thinking in terms of blog posts :) ). Bugün markete ekmek almaya gittiğimde onlarca blog yazısı ürettim kafamda, cidden!

Neyse, anlaşılan bu da bir alışkanlık. Hayatta ulaşmak istediğimiz şeyler için alışkanlıklarımızı değiştirmemiz gerekiyorsa, "alışana kadar" mücadaleyi sürdüreceğiz :) Özellikle ulaşmak istediklerimiz arasında sevdiklerimizle iletişim halinde olmak da varsa!
--
Alışkanlık demişken, Ingilizce bilenlerimiz icin: www.stephencovey.com
(Söylemeden yapamazdım :) )

5 yorum:

Tosun Pasha dedi ki...

Kanada'yi merak eden biri olarak tesadufen buldugum blog'unu takip ediyorum. Keske dedigin gibi 20-30 kat yazsan. Gayet akici, sanki konusur gibi yaziyorsun, okumasi zevkli ve kolay oluyor, tebrik ederim. Kolay gelsin!

Yunus dedi ki...

Saolasın Tosun'um :)

Seninle bir şekilde iletişimi sürdürebilecek bir yol bulmuş olduğumuza sevindim abi. Detaylı merak ettiğin bir şey olursa her zaman yardımcı olmaya çalışırım.

İstanbul'a selamlar!

Unknown dedi ki...

şekerimsin sen çok öpüyorum sevgiler

Tosun Pasha dedi ki...

Sagolasin! Montreal hakkinda bilgin veya duydugun bir sey var mi? Bir sefer orasi hakkinda da yazarsan cok sevinirim.

Yunus dedi ki...

Tosun,
Abi Montreal benim yaşadığım Ottawa'ya 2 saat uzaklıkta ama ne yazık ki henüz ziyaret etme fırsatım olmadı. Bildiğim şeyler:

- Ottawa Kanada'nın başkenti ama Montreal buradan büyük :)
- En büyük özelliği gece hayatı. Benim bir arkadaşım bir gecelik bir gezi organize etti, ama sonra hastalandığı için gidemedik.
- TAC'den (lisem) bir arkadaşım McGill Üniversitesi'nde Siyaset okudu, bildiğim kadarıyla çok iyi bir üniversite.
- Eminim gezilip görülecek yerleri de vardır.
- Montreal Fransızca konuşulan bölgede olduğu için bütün tabelalar Fransızca, insanlar İngilizce konuşmayı reddedebiliyor, ya da harbiden İngilizce bilmiyor olabiliyorlar. O yüzden gideceksen herkes kendini kurtaracak kadar Fransızca öğrenmeni tavsiye ediyor.

Aklıma gelenler bunlar. Bir Wikipedia veya Google araştırması daha doğru ve istediğin tarzda bilgiler verecektir diye düşünüyorum :)